';
254. Sayı / 4. Sayfa

Miladi Tarih: 23 Ocak 1896

Rumi Tarih: 11 Kânunusani 1311

3. Sayfa
3 Yazı
5. Sayfa
4 Yazı
Nabizade Nazım ve Zehra’sı

Merhum Nazım’dan ve asarından bahsetmek benim için yüreğimdeki derin cerihayı tazeleyerek ah ve figan etmektir. Teessürat-ı kalbiyenin elfaz ve kelimat ile tasvirine ihtimal veremiyorum yahut ben muktedir olamıyorum. (…)

Nazım’ın asar-ı fenniyesi asar-ı edebiyesinden daha vasi idi. Ne çare ki başladığı iki eser-i mühimi ikmal etmeye bile felek müsaade vermedi. (…)

 

Saltanat-ı Seniyye-i Tahran Sefarethanesinin Kapısı
Musahabe-i Fenniye

Kâğıt – kâğıt imalinde terakkiyat – odundan ve samandan kâğıtlar – paçavradan yapılan kâğıttan farkı – gübreden kâğıt – kâğıtçılık ve filler – kâğıttan mendil – Çin ve Japonya’da kâğıdın ehemmiyeti – kâğıttan çamaşır – Almanya ordularında tecrübesi – kâğıt vücudu soğuktan muhafaza eder.

İslamiyet’in en büyüklerinden biri kâğıt üzerinde olmayan her ilmin zayi olacağı düstur-ı hikmetini vaz ederek bütün tetkikat ve malumat-ı beşeriyenin sebt ve kaydı lüzumunu irae eylediği gibi ilim ve marifetin gayet kıymetdar bir mahfazası demek olan kitabın ve bu kitabı teşkil eden evrakın kadir ve kıymetini bilater etmiştir.

Kâğıt bizce mübarektir. Hatta nezd-i İslamiyet’te şimdilerde memba-ı ilim ve marifet görülen Avrupa’nın kâğıdı kâğıdın kadir ve kıymetiyle ve şerefiyle gayrı mütenasip bir surette mesela paket sarmakta istimal etmesini ve olur olmaz murdar yerlere atmasını müstehcen görürüz. Ulemamızdan bazı zevat sokak ortasında ve umumun pamal-ı müsamahası olacak bir yerde atılmış kalmış olan kâğıt pareleri –zerre kadar bir şeyn addetmek üzere değil belki sevap görerek– eğilirler toplarlar, ayak basılmayacak bir kenara koyarlar. Velhasıl sebeb-i hayatımız olan ihsan-ı hüda bulunan akvat-ı yevmiyemizin nişaneleri yani ekmek kırpıntıları bizce nasıl şayeste-i tevkir ise kâğıt parçaları da öylece şayan-ı ihtiramdır kâğıt en mübarek eşyadan maduttur. Kâğıt bildiğimiz beyaz ve mücella ve muntazam surette ezmine-i atikadan beri malum olmayıp terakkiyat-ı medeniye mahsuludur. Pek kadimde Mısır’da neşvünema bulan bir nevi nebatın evrakı kurutularak ve terbiye edilerek bunların üzerine yazı yazılırdı. Bilahare hayvan derileri bunun yerine kaim oldu. Tirşe denilen bu deri kâğıtlar elan bazı hususatta müstemil ve ez-an-cümle büyük mektep diplomaları böyle tirşe üzerine matbu ve muharrerdir.

Bilahere paçavradan kâğıt imali usülü keşf olunup terakkiyat-ı medeniyenin lüzum gösterdiği malzeme-i tecrübe ihtiyaca kâfi bir raddede tasnie başlanıldı. Kâğıdın icadı Çinlilere matuftur. Bugün Çin’de ve Japonya’da kâğıt Avrupa’dan ziyade sarf edilmekte olduğu ve yalnız vasıta-ı tahrir olarak kullanılmayıp sair ihtiyacatta da kâğıttan istifade edildiği malumdur. (…)