';
412. Sayı / 4. Sayfa

Miladi Tarih: 2 Şubat 1899

Rumi Tarih: 21 Kânunusani 1314

3. Sayfa
2 Yazı
5. Sayfa
3 Yazı
Dedeağaç Hastanesi’nin Manzara-i Umumiyesi

İşbu hastane zükûr ve inas-ı gurebaya ait olup ilel-i sariye malullerine mahsus ayrı daireleri ve bir mükemmel hamamı müştemildir.

[İmza: Diran Çırakyan]

Adab-ı Matbuat

Muhterem Sabah gazetesi muharriri Figâhi Efendi’nin piş-i intibahına

Ahlak ve adab-ı umumiyeyi muhafazaya memur ve mecbur olan gazetelerin istimal edecekleri lisan o vazife-i necibe ile mütenasip olmak elzem bulunduğundan enzar-ı ammeye vaz edilen sahaif-i matbuatta -sevk-i cibillet ile- sarf ve irat edilen elfaz-ı müstehcene hiç mazeret kabul etmeyecek surette müstekreh görünür, dai-i nefret olur.

Vâkıâ gazetelere latife ve mizah-amiz şeyler de yazılabilirse de bunlarda daire-i edep ve terbiye haricine çıkılmayarak latifenin latif ve zarif olmasına, hiç kimse hakkında mütecavizane ve haysiyet-şikenane isnadat-ı kabihayı havi bulunmamasına son derecede dikkat edilmek lazıme-i namus-perveri iktizasındandır. Maatteessüf  bu kaide-i ahlakiyeyi bilmeyen bazı gazete muharrirleri de görülüyor. Lakin bunlar temin-i menfaat için halktan bir hande-i temeshure arz-ı iftikar eden kimselerdir ki ciddi bir muharrir namına hiçbir vakit kesb-i istihkak edemeyip olsa olsa âlem-i matbuatta palyaçoluk derekesini işgal edebilirler.

İşte Çarşamba günkü Sabah gazetesinde “Figâhi” nam müstearı altında gizlenen birinin güya letaiften olmak üzere yazdığı bir fıkra-i mütecavizane de şimdiye kadar matbuat sahaifinde hiçbir kimse hakkında reva görülmemiş bir tabirin istimali bu kabil-i rezaletlerin ne derecelere kadar meydan alabileceğini ispat için şayan-ı teessüf bir delildir.

Figâhi Efendi bilmelidir ki tecvizinde hayâ etmediği tahkiri kendisine iade etmekle beraber -eğer terbiye mani olmasa- daha birçok galiz sözler istimalinde hiç kimse için hiçbir güçlük yoktur. Fakat insanlarda ahlak ve edep denilen bir hâl vardır ki maatteessüf böyle bir siteme düçar olanları kendisine aynı suretle mukabele etmekten men eder ve adab-ı matbuat letaifin bu kibirlerini latif görmekten daima müteneffirdir!

Kısa Birkaç Söz

Fazıl-ı muhterem Şemseddin Sâmi Beyefendi’nin “Şiir ve Edebiyattaki Teceddüd-i Ahirimiz” makaleleri üzerine edebiyat-ı hazıra asar-ı bediasının doğrudan doğruya Avrupa aheng-i edebisini [?] taklit yolunda vücuda getirildiğine dair İbnü’l-Rıfat Sâmih imzasıyla takriben bir buçuk ay evvel İkdam gazetesinde bir makale-i tariziye görülmüştür.

Bu zata verilecek cevap:

– Avrupa aheng-i edebîsi nedir? Siz bunu ne biliyorsunuz?

sualinden ibaretti. Fakat bu kadar doğru bir sözle biçareyi alenen teçhil ve ilzam etmek nezakete yakıştırılmadığından emsali boş laflara yapıldığı gibi o vakit sadece sükût edilmişti.

Geçen hafta Çarşamba günü çıkan İkdam’da yine bu imzanın fazıl-ı muhterem Şemseddin Sâmi Beyefendi hazretlerine karşı kullandığı o muceb-i nefret lisan-ı mütecavizane artık kendisinin nezaket göstermeye değmeyeceğini ispat ettiğinden şu birkaç sözü yazmaya lüzum görülmüştür.

(…)