';
308. Sayı / 11. Sayfa

Miladi Tarih: 4 Şubat 1897

Rumi Tarih: 23 Kânunusani 1312

10. Sayfa
2 Yazı
12. Sayfa
2 Yazı
Musahabe-i Fenniye

Dava-yı zer – İlm-i simya – Müştagilleri ve ragıpları – Zamanımızda altın istihsali – Altın yapma merakının terakkiyat-ı fenniyeye hizmeti – Yapı taşında ve saman çöpünde altın – Denizde altın – Her yerde altın – Şikem-perverana müjde! – Bodur tavuk her dem piliç – Her kişiye bir tavuk – Mini mini insanlar – Fatma ile Samavn.

Altın! O mahbube-i zerd-çehre hemen dünya kurulalıdan beri umumun enzar-ı rağbetini celbetmiş ve tebessümünü görenler, bezm-i vaslına nail olanlar dünyanın en bahtiyarları sırasında zikir olunagelmiştir.

Bu mahbubeyi kolayca elde edebilmek için insanlar bununla ülfet peyda ettikleri zamandan beri uğraşmaktadırlar. Altın yapmak meselesi pek eskidir.  Bu mesele hâlâ halledilmemiş ve halledilmek ihtimali olmadığını pek çok zaman akıl ve mantık gösterdiği ve bugün nazariyat-ı cedide-i fenniye ispat etmiş olduğu hâlde bundan insanlar büsbütün kat-ı ümit etmemişler, hâliyle iştigalden fariğ olmamışlardır.

(…)

Sanayi-i cedidenin bir rükn-i azimi olan fenn-i kimyanın esasını vazetmiş olanlar altın yapmakla uğraşanlardır. “Kimya” yahut “simya” deyince bir zaman bakırı yahut diğer kıymetsiz bir madeni altına tahvil edebilmek usulünden bahseden, daha doğrusu bu tahvilin serairini iştimal eyleyen fen anlaşılırdı. Hâlbuki kimya-yı cedit altının bir unsur-ı basit olduğunu ve anasır-ı basitenin tahvil ve tağyiri gayr-ı kabil bulunduğunu izah ve ispat etmektedir.

(…)

Fatma ile Samavn
Avrupa’da Tasallüf-i Edebî

Bazı mutasalliflerin malumat-ı edebiyesi o kadar az, o kadar az olur ki yalnız edebiyattan bahsetmeyi gayr-i kâfi görerek sanayi-i nefisenin her şubesine itale-i lisan ederler. O zaman etrafındakiler kendilerini kemal-i tevekkül ile dinlerler, arada sırada -fakat pek nadir olarak- küçük bir istizahta bulunurlar. Bu istizah mutasallifin dudaklarında aleni bir tebessüm-i memnuniyet husule getirir. Nihayet elsine-i samiinden bir sadaka-ı tahsin boşanır. Mutasallif bu alkışları peşin para gibi sevinerek kabul eder!

(…)