';
353. Sayı / 10. Sayfa

Miladi Tarih: 16 Aralık 1897

Rumi Tarih: 4 Kânunuevvel 1313

9. Sayfa
2 Yazı
11. Sayfa
5 Yazı
Mekteplerde Mümarese-i Bedeniye ve Mekâtib-i Osmaniye

-1-

Bugün âlem-i medeniyetin talim ve terbiye-i etfal hususunda enzar-ı dikkatini calip olan bir nokta varsa o da mümarese-i bedeniyeden ibarettir. Hatta o derecede ki mümarese-i bedeniye terakkiyat-ı medeniyenin başlıca esbabından addedilmekte ve vücudu hıfz-ı sıhhate mutabık mümareselerle, idmanlarla takviyeye çalışmazsa tahsil-i ilm ve maarifte bir memleket, bir millet ne kadar ileriye giderse gitsin bundan bir fayda hasıl olamayacağı iddia olunmaktadır.

Bu mühim kaziyenin teşrih ve izahı birkaç noktadan bizi müstefit edebilir. Evvelan Avrupa ulum-ı maarifini iktibasa ihtiyacımız olduğu gibi mekteplerimizin programlarını tanzimde ve ulum ve fünun-ı hazıraya daire-i derslerin mekteplerimiz programlarına ithalinde Avrupa’yı nazar-ı dikkatten dur tutamadığımız ve Fransa, Almanya, İngiltere mekâtibi programlarını cem ve celp ederek bunların tetkikinden bir karar vermeyi münasip addettiğimiz malumdur.

(…)

(Mabadı var)

Cümle-i Siyasiye

Avusturya’da karışıklıklar – Baron Gauç’un [Baron Paul Gautsch von Frankenthurn] mesleği – Almanya ahvali – Almanya ve Çin – Tezyid-i kuvve-i bahriye – Amerika ve İspanya – Mak Kinley’in [William McKinley] beyannamesi

Avusturya ahvali bir müddetten beri umum-ı Avrupa’nın nazar-ı dikkatini calip olmakta bulunmuştur. Almanlar ile Slavlar arasındaki rekabete mahmul olan bu ihtilaf bir aralık pek ziyade şiddet kesbetmiş ve bu şiddetin neticesi ve seyyiesi olarak parlamentoda çirkin çirkin hâller vukua gelmiştir.

(…)

Almanya ile Çin arasındaki münasebet ile Almanya kuvve-i bahriyesinin tezyidi meseleleri de bu haftanın ahval-i umumiye-i siyasiyesinde en ziyade nazar-ı dikkati calip olan mesaildendir. Almanya tebaasından birkaç misyonerin katli üzerine Çin sahilinde Kiyau Çeu [Kiao-Chau] Limanı’nın Almanlar tarafından işgal edilmesiyle tezyid-i kuva-yı bahriye arasında bir münasebet bulunabileceği evvelce kestirilemezdi. Şimdi bu iki mesele birbirine nispetle lazım-ı gayr-ı müfarık kabilindendir.

(…)