';
451. Sayı / 5. Sayfa

Miladi Tarih: 2 Kasım 1899

Rumi Tarih: 21 Teşrinievvel 1315

4. Sayfa
1 Yazı
6. Sayfa
2 Yazı
Transuval [Transvaal] Meselesi Münasebetiyle Bazı Malumat-ı Coğrafya ve Tarihiye

On beşinci asr-ı miladi evahirinde Portekizler Afrika’yı dolaşarak Hindistan’a gitmek çaresini ararken bunlardan Kaptan Diyaz [Bartolomeu Dias] 1486 tarihinde Afrika’nın en cenubî noktasına kadar giderek oraya fırtınaların kesretinden dolayı “Fırtına Burnu” namını vermiş ve daha ilerisine gidememişti. Kaptanın avdetinde bu nam keşfiyat-ı müstakbeleyi tefe’ülen Kral tarafından “Ümit Burnu”na tahvil edilmiş ve birkaç sene sonra Kaptan Vasko dö Gama [Vasco da Gama] bu burnu dolaşarak Hindistan’a kadar gidip gelmiş, artık tarik-i matlup bulunmuştu. Ümit Burnu namı muahhiren mevki-i mezkûrda teessüs eden şehre ve bilahire tekmil Afrika-yı cenubî havalisine teşmil edilmiştir ki buna Araplar ve havali-i mezkûrede bulunan diğer Müslümanlar yine bu manada olarak “Re‘sü’r-recai’s-salih” ve Avrupalılar muhtasarca burun manasına “kap” diyorlar. Avrupalılardan evvel Afrika-yı şarkiyede Zengibar, Mozambik ve Sefalet’üz-zehep taraflarına gelip neşr-i İslamiyet etmiş olan Araplar Ümit Burnu havalisini de tanımışlar, Fakat ahalisini İslam’la müşerref kılmaya muvaffak olamadıklarından o havaliye “Kâfiristan” namını vermişlerdi. Portekizler Afrika-yı cenubiyi keşif ile Mozambik ve Sofala taraflarına gelip kendilerince meçhul zannolunan havali-i mezkûrede Arapları görünce hayret etmişler ve Afrika-yı cenubi ahalisine Arapların kâfir tesmiye ettiklerini işiterek onların ism-i millilerini “kâfir” diye bellemişlerdi ki Avrupalılarca yerli ahaliye hâlâ kâfir denilir. Yerliler bu ismi tabii hiç bilmeyip kendilerine “Bantu” diyorlar ki Zulu, Matabele, Maçuna, Makalaka, Biçoena [Bechuana], Baroçe gibi büyük kabilere münkasımdırlar. Bunlar umum seyyahlarda olduğu gibi burunlarının yasıklığı ve dudaklarının kalınlığıyla beraber heykeltıraşlara örnek olacak derecede mütenasibü’l-aza, uzun boylu, kuvvetli olup tunçtan heykele benzerler.

(…)

Transuval [Transvaal] Meselesi: Yohanesburg’ta [Johannesburg] Tehyiat-ı Askeriye
Şiir: Bir Mukaddime [*]

[*] “Rübab-ı Şikeste” namıyla derdest-i neşrolan mecmua-i eşar için.

-19 Teşrinievvel, 1315-

Esmar-ı Matbuat

-3-

İmzasız makalat ve nam-ı müstear istimali – Müsaide-i kanuniye – Emil Sar’ın layihası –  Emil Fake’nin [Émile Faguet] mütalaası – Fransa’nın genç tiyatro müellifleri – Bunların nazariyat ve tabiri – Larome’nin bir sözü – Edebiyat-ı cedide

Ulum-ı hukukiyenin en mühim ve müşküllerinden biri de Franklar tarafından drova publik [droti public] tesmiye olunan kısımdır. Drova publik’in aynen tercümesi olan “hukuk-ı umumiye” tabiri bizim usul-i muhakemat-ı cezaiyede esas ve mahiyeti duru-diraz tarif edilen bir ıstılah-ı adli olmasına mebni, iltibas mahzurunu def için “drova publik”e mukabil “hukuk-ı umumiye” makamında “hukuk-ı siyasiye” istimal olunmaktadır. Eğer bu ilim ile iştigal etmişseniz bilirsiniz ki devletimizin matbuat-ı mevkute hakkındaki muamelat-ı kanuniyesi 2 Şaban sene 1281 ve 19 Kânunuevvel sene 1280 tarihli matbuat nizamnamesinde beyan edilmiştir. Bu nizamname mucibince ceraid-i Osmaniye’ye derç olunan makalatın mutlaka muharrirlerinin imza-yı hakikiyeleriyle mümzi olacağına dair bir mecburiyet yoktur. Şu halde bir gazetede görülen bent, imzasız ise mesuliyeti yalnız müdür-i mesule mümzi ise muharrirleriyle müştereken yine müdür-i mesule aittir ki bu da tabiidir. Demek oluyor ki hükümet-i seniyye gazetelerdeki makalatın imzasız veya nam-ı müstear ile mümzi olmayacağına dair bir memnuiyet-i kanuniye vaz etmemiştir. İşte kanunun bu müsaide-i zımniyesine mebnidir ki gazetelerimizde imzasız veya nam-ı müstear altında birçok makalat ve mütalaata tesadüf olunuyor.  

(…)

-İstanbul: 8 Teşrinievvel, 1315-