';
311. Sayı / 3. Sayfa

Miladi Tarih: 25 Şubat 1897

Rumi Tarih: 13 Şubat 1312

2. Sayfa
1 Yazı
4. Sayfa
2 Yazı
İstanbul Postası

Ramazan-ı mübarek dahi hitama takkarrüp eyledi, gelecek perşembenin iptida-yı ıyd-ı said olabilmesi ihtimaline nazaran bugünkü Servet-i Fünun’unmuz, son nüsha-i ramazaniyeyi teşkil eyliyor demektir. Onun için bayram hazırlığı her tarafta görülmeye başladı. Elbise mağazaları, kumaş dükkânlarının, kunduracıların alışverişinde germî peyda oldu. Malum ya, bayram çocukların olduğu hâlde insan yevm-i ıydda hiç olmazsa bir yeni şey giyecek, üzerinde bulunduracak değil mi?

(…)

Sahih, bayramla beraber mart hulul eyleyerek 1313 sal-i cedidi dahi başlayacak ki ramazan-ı mübareğe veda ve ıyd-ı saidi istikbal ederken güzeran eden bir sene-i kâmileye dahi selam-ı mufarakatı vererek sal-i cedide dâhil olacağız demektir. Öyle ise yeni senenin martına, onu takip etmesi lazım gelen fasl-ı latif-i bahara bir sefa geldin demek borcumuz olsun.

(…)

Zahir gitmesini ihtar için olmalı ki geçen gece Şehzade Camii mahyasında üç çifte bir kayık resmi yapmıştı. Ramazanın tatlı tetimmatından biri olan o muallak, o nurani kayığı seyrederek Direklerarası’na çıkınca gözüme yeni cambazhanenin havagazı şuaatıyla tenvir olunmuş bir büyük ilan-namesi ilişti.

(…)

Meğer bu heves daha pek çok adamda hasıl olmuş imiş, cambazhanenin locaları, muhtelif mevkileri hınca hınç doluydu. Kapının önü ise içeri girmek istedikleri hâlde yer bulamayanlarla sarılmıştı. Başka geceler bizi güldüren, nazar-ı takdirimizi celbeden oyunlara, oyunculara pek bigâne bakıyorduk. Oyuncular methalinin bir kenarına yaslanmış olarak lakaydane etrafı seyreden Kara Ahmet umumun nazar-ı dikkatini celbetmişti. Onu bekliyorduk.

(…)

Suriye’de Bir Cevelan

“Defter-i Seyahatten Mahreç Sahifeler”

Pozidon Vapurunda, Çarşamba 31 Teşrinievvel 1312

Kudüs’te müteşekkir-i iltifatları olduğumuz zevat sabahleyin mevkife kadar gelmişti, kendileriyle vedalaşmakta devam ederken şimendifer mahut kalın düdüğünü ötürdü, vagona girdik. Birkaç dakika sonra Kudüs-i Şerif’in mebani-i aliyesini sabah dumanı içinde bırakarak ilerlemeye başladık.

Bu defa Tevfik Efendi ile vagonda yalnızdık. Vagonun salon gibi vasi ve iki taraf döşeli olması sayesinde gayet güzel piyasa ediyor, etrafı mükemmelen seyreyliyorduk. Fakat seyre o kadar mahal yoktu, yolu daha evvelsi gün görmüştük, Tevfik Efendi’den Yafa’da ayrılacaktım. (…)

Bugün Osman Bey’le Bir Hayli Daha Gezdik