';
369. Sayı / 1. Sayfa

Miladi Tarih: 7 Nisan 1898

Rumi Tarih: 26 Mart 1314

2. Sayfa
2 Yazı
İstanbul Postası

Mevsim bahar!  Ne kadar müştaktık ya! O tam altı ay süren uzun, sert kıştan sonra küşade havaya şiddetle ihtiyacımız vardı. Ağaçların tepelerinde görülen ilk yaprakçıklar, onların tatlı yeşil rengi, mütelevvin çiçeklerine karışarak ne hoş manzara teşkil eyliyor. O bütün kış şiddetli rüzgârların sadematı altında inlediğini gördüğümüz çıplak, kuru dalların tesir-i bahar ile taze hayat alması, ömrümüzden bir seneyi daha itmam ettiğimizi bize ihtar ederken yeni başladığımız sal-i hayata başka varlık, başka şetaret veriyor.

(…)

Meraktan meraka da fark vardır ya! Bu hafta tuhaf bir miras havadisi işittim. Sahihan gülünecek şeydi. Beyoğlu’nda mukim meşhurca doktorlardan biri vefat eder. Varis-i yegânesi olan biraderi emval-i metrukeye vaz-ı yed etmek üzere evine giderse de doktorun hal-i hayatında çok zannolunan servetinden bir şey zuhur etmez. Ufak evinde güzelce mobilya ile yazıhane derununda üç beş kasa anahtarı bulurlar. Tabii kasalar aranır, onlardan eser yok. Varis nevmit olmaya başlarken İstanbul’da Çukacı [Çuhacı] Hanı’nda müteveffanın bir odası olduğunu haber alırlar. Varisin anahtarları yakalayınca odaya nasıl koştuğunu söylemeye hacet yoktur değil mi? Odanın kapısı açılır. Üç tane cesim kasa… Heyecan artar, aman anahtarlar… Kasanın birini açtıkları zaman içinde yüzlerce cins muhtelif saat bulurlar. Ötekini, o da öyle, üçüncüsü, keza hep eski yeni cep saatleri dolu. Bu da bir merak değil mi?

Beyoğlu’nda İspilandit [Splendid] Lokantası’nda bir sütuna raptolunan o cesim lavanta şişesi de çoğunun merakını celp eyliyor. Şişenin bir deliğine onluk atacak altındaki düğmeye basacaksınız. Avucunuza, isterseniz mendilinize biraz lavanta dökülecek. On paraya bir hava-yı muattara bürünmek fena değil.

Tepebaşı’nın Fransız Tiyatrosu da fena değil. Ne fayda ki oyunlar kalabalık olamıyor. Hatta müstecirler bu mahzurda dolayı yaz için getirecekleri İtalyan Opera Takımı’nı kâh Tepebaşı’nda kâh Konkordiya’da oynatacaklar ve birinde oyun verilirken diğer tiyatroyu kapatacaklarmış. Rağbet rekabeti nasıl artırırsa fıkdanı da rakipleri ittifaka davet eyler.