';
420. Sayı / 1. Sayfa

Miladi Tarih: 30 Mart 1899

Rumi Tarih: 18 Mart 1315

2. Sayfa
2 Yazı
İstanbul Postası

Bu hafta çıkan gazetelerin havadis-i zevkiye sütunları Kâğıthane gezmelerini tavsif ederken barometre yükselmeye başlamış, Mart dokuzu fırtınasının, bu sene şu sakar ayın onbeşine doğru, kaldığını anlatmış idi. Bu fırtına ne kadar şiddetli oldu! Yirmi dört saatte mizan-ı hararet tamam on altı derece fark gösterdi; hatırda ya, Cumartesi günü herkes def-i hararet limonatalar arıyor, termometreler hariçte yirmi bir derece sıcak gösteriyor idi. Halbuki Pazar günü öğleden sonra artık adem-i iltifata uğramaya başlayan sobalar yeniden yakıldı; hele bir gün sonra o mahut “mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır!” darbımeseli kendine hakkıyla bir mahal-i tatbik buluyor idi. Şimal rüzgârı şiddetle vezan oluyor, çehreleri dendan-ı barid ile ısırıyor; sade çehreleri değil, her tarafta çiçek açan ağaçlar dahi bu rüzgârın hedef-i tahribatı oluyor idi.

(…)

Haydarpaşa’da rıhtım inşası için – Allah bunu da Galata İstanbul rıhtımı gibi gazeteler lisanına düşmekten esirgesin – Anadolu demiryol kumpanyasına imtiyaz-ı ihsan buyrulduğu malumdur. Şu gayretli kumpanyanın methini etmek zahittir, o hat üzerinde bir ufak seyahat edenler zaten şirketin meddahı olurlar. Şimdiye kadar yolcular bir Haydarpaşa iskelesinden müteşekkil idiler. Bir de… Ah yine mi idare-i mahsusaya nakl-i kelam etmeli?… Haydi söyleyelim, bir demiryol hattını İstanbul’a rapt eden o aceleyi sevmez vapurlardan yanmış idiler. Haydarpaşa iskelesi rıhtım sayesinde an-karip kesb-i letafet eyleyecek, katarlar vapurların yanaşacağı yere kadar gelip müşterileri öyle vagonlardan boşanan arpa, buğday dumanları arasında yürümekten kurtaracaklardır. Haydi şurada bir daha dua eyleyelim: İnşallah o zamana kadar idare-i mahsusa da vapurlarını vapura benzetir.

Makale-i Askeriye Zabit

Zabit

-2-

Her dakika, aldığı emri – neticesinde memat bile teşahhus etse – yine ifaya şitap eden temiz vicdanlı, münevver fikirli, derin malumatlı bir müdafaa-yı vatana bir muhafız-ı ismet-i kavmiyeye “zabit” olduğu için memleketini sevenlerin hepsi muhabbetle hürmetle bakar. Herkes düşünür ki hayatını devletinin selametine, milletinin taarruzdan masuniyetine vakfetmiş bir adama hürmet lazımdır. Fakat yine bu halk kendisine karşı lazıme-i hürmeti ifaya hazırlandığı “zabit”in kıyafetinde intizam ve nezafet, muamelesinde haysiyet-perverane bir mahviyet, sözlerinde münevveriyet-i vücudiyet, kalbinde istikamet ve safvet arar…

(…)