';
446. Sayı / 11. Sayfa

Miladi Tarih: 28 Eylül 1899

Rumi Tarih: 16 Eylül 1315

10. Sayfa
2 Yazı
12. Sayfa
3 Yazı
İstanbul Postası

Fonograf!… Lakin bu cırlak makine beni o kadar sıkıyor, o kadar tazip ediyor ki mümkün değil sükût edemeyeceğim. Bilmem siz ne fikirdesiniz, aziz kariler? Bence fonograf, hani şu iki buçuk liradan iki üç yüz franga doğru alınıp sonra her gün kovan bedeli diye birçok paralarınızı çeken “dolap” yok mu, işte benim için ondan manasız bir şey tasavvur olunamaz.

Fakat rica ederim: Fen ve medeniyetin -burada biraz istilah paralayabiliriz- evet, fen ve medeniyetin harika-nüma bir mahsul-i terzeban-ı bediü’l-beyanı olan bu alet için “manasız” demekle nazarınızda fenne, medeniyete hürmetsizlik etmiş oluyorsam, rica ederim, sözümü geri almama müsaade edin; maksadım fonografı tahkir değil, şu bizim evlerde sakallı saçlı bebeklere oyuncak olan muciz makineden şikayettir!

Fonograf şehrimize ilk defa gelip de Beyoğlu’nda, şurada burada tek tük dinlenmeye başladığı zaman bunun böyle günün birinde iç sıkıcı, baş ağrıtıcı, asap ezici bir işkence aleti haline getirilebileceği kimin hatırına gelirdi? Kim derdi ki Komandinger mağazası bir gün hemen tekmil alışverişini fonografa hasredecek, ramazanın tütün sergileri gibi paket paket, yığın yığın kovan satacak? Sonra tuhafçılara, kağıtçılara, tütüncülere, bakkallara varıncaya kadar küçük büyük, umumi hususi birçok dükkân bu arı vızıltısından başka marifeti olmayan müziç makinenin yüzünden kovanlar gibi işleyecek? Nihayet, evlerimizde, bütün İstanbul’un bütün evlerinde udlar, kanunlar, kemanlar, neyler, hatta piyanolar, hatta insanlar susup yalnız o, yalnız “fen ve medeniyetin o harika-nüma mahsul-i terziban bediü’l-beyanı” söyleyecek?

(…)

Kulaklara pamuk tıkamak âdeti taammüm etse de işitmesek: Bilir misiniz ne deniyor? Deniyor ki: – Servet-i Fünûn muharrirleri yazdıkları eserleri yalnız kendi gazetelerinde neşr ile iktifa etmiyorlar, başka birtakım yerlerde, onların bulunmaları hiç memul olmayan yerlerde de yazılarının tekrar tabına arzu değilse bile müsamaha gösteriyorlar.

(…)