';
392. Sayı / 12. Sayfa

Miladi Tarih: 15 Eylül 1898

Rumi Tarih: 3 Eylül 1314

11. Sayfa
2 Yazı
13. Sayfa
2 Yazı
Hikmet-i İçtimaiyeye Dair

Muhtacine Muavenet-i Mecburiye

Asırlardan beri devam eden say ve içtihat neticesinde nihayet âlemin bir mecmua-i tesadüf olmayıp birtakım sabit ve muayyen kavanine tabi olduğu anlaşıldı. Marifet-i beşeriyenin avan-ı sabavetinde rüzgâr vesaire gibi kuva-yı tabiiyenin ne gibi kanunlara tebaiyetle hasıl olduğu meçhul bulunduğundan bunlara fevka’t-tabia, lahuti bir saffet isnat etmişler, hatta bazılarına perestişe bile kalkmışlardı. Sonra terakki-i ulum ve fünun böyle harika zannolunan şeyleri hep birer birer kırıp mahvetti, meydanda esbap ile netayiçten başka bir şey olmadığını ispat eyledi.

Kuva-yı tabiiyeyi böyle keyfî, her an kabil-i tahavvül telakki ettikleri gibi insanı da etrafındaki âlemin tesiratından azade bir mahluk-ı müstakil addederlerdi. İlm-i hayvanatın terakkisi insanın -tarik-i tekâmülde en yüksek zirveyi işgal etmekle beraber- yine bir hayvan olduğunu, bel kemiğine ve memeye malik hayvanların bir birader-i mümtazı bulunduğunu gösterdi. Bu hâlde insanın da cismaniyetini ve maneviyetini izah için diğer hayvanlar hakkında icra edilen muamelenin tatbiki lazım geliyordu. Görülüyordu ki burada da kavanin-i tabiiye cari ve hüküm-fermadır.

Bu cihet tebeyyün ettikten sonra zihinleri başka bir nokta işgal etmeye başladı. Acaba insanların teşkil eyledikleri heyet-i içtimaiye hadisatının da birtakım kanunları var mıydı? Yoksa vukuat-ı tarihiye her türlü keşif ve tahminin haricinde rastgele vücut bulur bir huzme-i kaza mıydı?

(…)

Kosova Defterdar-ı Cedidi Saadetlü Mithat Efendi Hazretleri

[İmza: Diran Çırakyan]