';
313. Sayı / 16. Sayfa

Miladi Tarih: 11 Mart 1897

Rumi Tarih: 27 Şubat 1312

15. Sayfa
4 Yazı
17. Sayfa
3 Yazı
Musahabe-i Edebiye

-23-

Kafiye

Her sanatın terakkisi icat ile hasıl olur, icadın terakkiye hizmeti faydası nispetindedir. Her fayda burhansız takdir olunamaz. Erbab-ı ihtisas ihtiraat-ı şahsiyelerinin delail-i makuliyetini ortaya koymadıkça indi olarak vücuda getirdikleri yeni şeyler itirazdan salim kalmaz; çünkü meslektaşlarının her ferdi o delaili keşfe muktedir değildir.

Sanayi-i nefisenin -hususuyla edebiyat gibi fikre, cinse, hayale taalluk eden- şubelerinde ibraz olunacak teceddüdün nasıl bir faydaya esas olacağı tayin olunmalıdır ki mergubiyeti mürur-ı zaman ihtiyacından vareste kalsın. Gayr-i menus pek çok hakikatler vardır ki insan bu hakikatlerin zıddını, ahlafını iltizamda haksızlığını, yalnız haksızlığını değil hatta zararlı çıktığını bilir de sırf ilca-yı itiyat ile yine fikrinden vazgeçemez. Bu bir noksandır ki istifadeye, tekemmüle manidir.

“Kafiyenin lütfu samiaya aittir.” sözü işte böyle bir hakikatti. “Abes” ile “muktebes” kelimelerinin Türk şiirlerinde cevaz-ı takfiyesi o hakikatin muktezasından iken mahza lisan-ı garb kavaid-i edebiyesine menafi olması gibi vâhî bir sebeple bu kafiye reddedilemezdi.

(…)