';
391. Sayı / 14. Sayfa

Miladi Tarih: 8 Eylül 1898

Rumi Tarih: 27 Ağustos 1314

13. Sayfa
2 Yazı
15. Sayfa
2 Yazı
Musahabe-i Fenniye

Verem – Düşman-ı beşeriyet – Terk-i silaha davet, vereme çare – Bünyede maraza karşı müdafaa – Veremin esbab-ı sirayeti – Tedabir-i sıhhiye ve vikaye-i nefs – Hayvanlardan içtinap, insanlardan tevakki – Mösyö Granşe’nin layiha-i mufassalası – Veremin derece-i tahribatı – Bu tahribatı temdit edebilmek mümkün müdür? – İzdihamlı yerler – Müteverrimlere dertlerini söylemeli mi, söylememeli mi?

Verem! Bu düşman-ı hayat-ı beşeriyetin ismini söylemek bile yürekte bir hiss-i teessür uyandırıyor; nice hazin levhaları, elim hatıraları göz önüne getiriyor. İnsan senelerce muhabbet ve refakatiyle istinas ettiği, hayatının bir rüknü olduğuna kani olduğu bir vücudun bu gizli düşmanın hedef-i tahribi olduğunu fark ediyor. Eriyerek, yüreğinde cerihalar açarak, bu cerihaları her gün kurcalayarak, mahvolup gittiğini görüyor. Hem bu teessür bir vücuda, bir şahsa da inhisar etmiyor. Henüz insanların tedavi ve teşfiyesine çare bulamadıkları bu illet-i mühlikenin pençe-i kahrında ezilip giden bir sevgilinin acısı yürekten çıkmamış iken bir refik-i şefikin, bir karînin de yine bunun bi-insaf olan darbe-i mühlikesine uğradığını görüyor.

Bugün terk-i silahtan bahsolunuyor, muharebenin dehşeti göz önünde tecessüm ettiriliyor. İnsanların vahşiyane ve hunrizane bir surette birbirinin hayatını mahv ve ifna etmeleri bu devre-i medeniyete layık görülmüyor.

Nice valideleri ağlatan, bir milleti bazen bütün efradıyla eşk-riz-i yeis ve elem eden muharebelere bir nihayet verilmek isteniliyor. Teslihat ve tedarikât-ı harbiyenin milletler üzerine tahmil ettiği bar-ı ıztırabı ref veyahut tahfif eylemek arzusu izhar olunuyor. Bir millete say ve ameliyle, fikir ve zekâsıyla mühim hizmetler görecek, menfaatler temin eyleyecek efradı askerlikte iptal etmemek çaresini istihsal için uğraşılıyor.

(…)

Doktor Koh’un [Robert Koch] vereme karşı maslü’d-dem ile tedavi usulünden istiane ederek bulduğu deva hassa-i şifaiyesini gösteremedi. İnsaniyetin en birinci hadimlerinden, asrın en mühim ricalinden biri olmak şerefini doktor Koh’a musip etmedi. Mamafih bu zatın tababete hizmeti büyüktür.

(…)

Musahabe-i Edebiye

-44-

Biraz Psikoloji

Geçende bir zat: “Tahayyür tatil-i tefekkürdür. Hiç mütehayyir olan düşünebilir mi?” diyordu. Bu refik-i muhtereme: “Hayır birader, tahayyür tatil-i tefekkür değil tahdid-i tefekkürdür. Mütehayyir demek muattalü’t-tefekkür demek değil, şey-i vahidi mütefekkir demektir!” cevabını vereceğiz.

(…)

Evvela “tahayyür” kelimesinin tahdit manası için şurasını arz edeyim ki bu mesele Ahmet Kemal Bey’in “Okurken” unvanlı manzumesinin ilk kıtası münasebetiyle mevzubahis oluyor:

Mütehayyir, gunude-i hissiyat

Düşünürdüm…

Suretinde başlayan bu kıtayı o muhib-i müntekidimiz psikoloji nokta-i nazarından merdut bulmuştu.

(…)