';
306. Sayı / 10. Sayfa

Miladi Tarih: 19 Ocak 1897

Rumi Tarih: 7 Kânunusani 1312

9. Sayfa
3 Yazı
11. Sayfa
3 Yazı
Viladethane

Kadınlarda habl ve haml ahval-i tabiiyeden ise de her kadının gebeliği ve gebeliğe tahammülüve vaz-ı hamli ve vaz-ı hamle kabiliyeti bir değildir. Bazılarının bünyeleri hamle ve vaz-ı hamle müsait olmamasıyla böyle bir hâl, hamli ile beraber hamilini de tehlikede bulundurur. Birçok kadınlar, azasında bazı ahval-i gayr-i tabiiyenin vücudu hasebiyle tabii olarak doğuramayıp ya vakt-i mahsusunda veyahut vaktinden evvel ameliyat-ı fenniye icrasıyla doğurtulmaya muhtaçtır. (…)

(…) Viladethanenin ne olduğunu arz ve izaha mübaderet eylerim:

Hidemat-ı nafiası iki türlü yani bir takayyüt ve ihtimama muhtaç aciz gebelere bir melce ve diğeri tabip ve ebelerin tedrisat-ı ameliyesine mahsus bir mektep olan viladethane bir taraftan doğrudan doğruya fukaraya edeceği hizmet ve vakt-i zarurette ağniyaya irae eyleyeceği teshilat cihetiyle bir hayrathane diğer taraftan tabip ve kâbilelerin olması hasebiyle malumat-ı fenniye ve ameliyelerini ikmal edeceği için büyük bir dershane ala küllettakdirin refah-ı hal-i cemiyete fakr ve sefaleti tenkise tatbikat ve ameliyat-ı fenniyeye ve alelhusus tezayüd-i nüfusa hizmettir. Hamli tabii olan fakir bir kadın zamanı yaklaşınca viladethaneye iltica ile her türlü takayyüt ortasında kemal-i yesir ve suhuletle vaz-ı haml eyleyeceği cihetle badettevalid zuhur ederek ekseriyetle hamileleri ifna ve itlaf eden emraz ve arızattan her halde masun kalır.  (…)

 

Terbiye

Şimdi anlıyorum… Anlıyorum ki çocuklukta -her nedense kardeşlerimin kendinden biraz daha irice olan- kulağım çekilerek, yanağım –ah, o mini mini şişman yanağım-  gözlerimden ateşler fırlayacak, yaşlar akacak kadar hırpalanarak söylenen sözlerin ahlakıma pek büyük tesiri olmuş. Fakat niçin, niçin kulaklarımı çekerler, yanaklarımı öyle sert sert okşarlardı? Buna şimdi bile hiddetlenmek istiyorum.

Lalam, abdest almak için sıvanmış kolları titreye titreye üzerime gelip de: dayak insana yakışmaz diye gürlemeye başladığı zaman işin sonu nereye varacağını pekâlâ bilmekle beraber yine içime bir su serpilir, “Evet dayak hayvana yakışır, ben beyim, efendim. Beni dadım beyefendi diye çağırıyor. (…)