';
523. Sayı / 12. Sayfa

Miladi Tarih: 21 Mart 1901

Rumi Tarih: 8 Mart 1317

11. Sayfa
2 Yazı
13. Sayfa
1 Yazı
Tetkikat-ı Edebiye

Edebiyatımız ve Avrupa

Edebiyat-ı hâzıra kariini meyanında bila-kayd ve şart takdir ve perestiş edenlerle bila-istisna beğenmeyenler arasında bir sınıf var ki bunlara itidal taraftarları denilebilir. Bunlar asar-ı münteşireyi dikkatle okurlar, bitarafane muhakeme ederler, onun meziyatını nasıl takdir ederlerse nekaisini beyandan da çekinmezler; hiçbir zaman neşe ve küşayişleri itidali aşmaz, hâlbuki kusurları da muvaffakiyetle ilandan içtinap ederler, muhabbetleriyle beraber eserleri hasmane denilecek bir dikkatle okurlar. Ben bu nevi karileri daha ziyade severim, çünkü onlar bir eseri severlerse eserin bir meziyeti var demektir, sizi sevdikleri için değil, eseri sevdikleri için methederler.

Buna mukabil birincilerde tıpkı bir âşık-ı şeyda hâli vardır, bunlar severlerken sevdiklerini zaafları, kusurlarıyla severler. Meftun oldukları hüsnün tesir-i sihri onları muhakemelerini ihlal edecek kadar mest ve bihuş etmiştir; şiddet-i teessürlerini beyan ve ihsas için pek yüksekten kanat çırparlar; o zaman edebiyat-ı hâzırayı ne kadar îlâ ettikleri görülse mebhut kalmak muhakkaktır. Böyle bir mecliste beğenmeyen kısımdan bir kari tasavvur ediniz, onları ne kadar gülünç görecek, nasıl muhakkir bir tebessümle sükût edecektir. Hâlbuki sınıf-ı mutavassıt sükût etmez, o muhakeme ve ikna etmek ister; bazen birinciye yaklaşacak kadar meftun görünmekle beraber ekseriya zannedersiniz ki üçüncü kısm-ı kariin kendisidir.

Ben bir gün böyle muhtelit bir mecliste bulundum. Bir âşık orada hazır bulunan Halit Ziya Bey’e o esnada tefrika edilmekte olan Aşk-ı Memnu için arz-ı perestiş ederken hissiyatına o kadar mağlup olup o kadar mübalağa etti ki söylediğine inanılsa böyle eserin Avrupa edebiyatlarında bile bulunmadığını iddia etmek icap ederdi; hem söylüyor hem nazarıyla herkesten istimdat ederek yeni Fransız muharrirlerini tadat ve mukayeseye çalışıyordu. İşte o zaman gördüm, beğenmeyen omuzuyla abandığı bastonunun üstünde sakitane gülüyor, sınıf-ı mutavassıttan dostumuz ise bu tarafgirlik altında hırs ve hayretten soluyordu. Sonra tahammül edemedi, Halit Ziya’nın âşık-ı şeydayı akıl ve muhakemeye davet eden ihtaratından bilistifade edebiyat-ı hâzıra hakkındaki muhakematını beyana başladı.

(…)

Boğaziçi