';
549. Sayı / 13. Sayfa

Miladi Tarih: 18 Eylül 1901

Rumi Tarih: 5 Eylül 1317

12. Sayfa
2 Yazı
14. Sayfa
2 Yazı
Zekâya Dair

Umumi Fikirler ve Taviz-i Basit 

2

Umumi isimlerin tevellüdünü yakından tetkik etmek mümkündür; küçük çocuklarda bu tevellüt tam esna-yı vukuda görülmek kabildir. Biz onlara muayyen ve hususi bir şeyin ismini söyleriz, onlar da papağan ve nesnaslardakine müşabih bir sevk-i taklit ile işittikleri ismi tekrar ederler. – Buraya kadar melekât-ı akliye nokta-i nazarından papağan ve nesnaslardan fazla bir şeye malik değildirler; fakat burada tamamıyla insana mahsus bir nezaket-i teessür tecelli eder; bir şirharın beşiği yanında, babasını göstererek “baba” kelimesini telaffuz eylersiniz, bir zaman sonra o da aynı kelimeyi bir tarz-ı mahsus ile söyler; siz çocuğun bu kelimeyi sizin gibi anladığını, ancak babasını gördüğü zaman bu kelimeyi tahattur edeceğini zannedersiniz. Hâlbuki hiç öyle değildir; başka bir adam, yani babası boyunda, paltolu, sakallı, iri sesli diğer bir şekil-i müşabih odadan içeri girecek olursa çocuğun buna da baba demesi çok kere vakadır. “Baba” ismi hususi iken çocuk onu umumi yapmıştır. Size göre bu isim ancak bir şahsa kabil-i tatbikti; ona göre ise bir sınıf eşhasa kabil-i tatbiktir. Tabir-i ahirle, çocukta, tecarüb-i müteaddide nihayetinde paltolu, sakallı, iri sesli insanlarda müşterek bulunan şeye karşı bir saik-i ifade tahassül etmiştir. Sizin onda uyandırmak istediğiniz şey bu saik değildi; o kendi başına uyanmıştır; işte lisan melekesi bundan ibaret olarak efrad-ı mümasilenin tecrübe ve ihtisasından sonra, tamamıyla bunlardaki şey-i müştereke mukabil olarak husule gelen sevaik-i müteakibe-i ifadeye müstenittir.

(…)